Stephen King - Çılgınlıgın Ötesinde



Ben sahiden Rosie'yim, Ve ben Gerçek Rosie'yim, Bana inansanız iyi olur, Ben çok çok önemliyim... -Maurice Sendak Kanlı bir yumurta sarısı. Bir çarşafa yayılan yanmış bir delik. Herkesi açmakla tehdit eden öfkeli bir gül. -May Svvenson GĐRĐŞ Uğursuz Öpücükler Bir köşeye oturmuş, ciğerlerine havayı çekmeye çalışıyordu. Birkaç dakika önce odada bol hava varken, şimdi hiç kalmamış gibiydi. Sanki çok uzaklardan gelen, «vup vup»a benzeyen hafif bir ses duyuyordu. Ama bu sesi, boğazından geçerek ciğerlerine inen, sonra da tekrar dışarı fışkıran havanın çıkardığını biliyordu. Telaşla, kesik kesik solurken oluyordu böyle. Öyleyken, oturma odasının köşesinde kendini boğuluyormuş gibi hissetmesine çare olmuyordu. Kocası eve geldiği sırada okumakta olduğu karton kaplı kitaptan geride kalan yırtık kâğıtlara dikmişti gözlerini. Ama bütün bunlara pek aldırdığı yoktu. Canınız feci halde yanarken solunum gibi önemsiz konularla ilgilenemezdiniz. Ya da içinize çektiğiniz havanın aslında hava olmamasına. Can acısı kadını yutmuştu sanki. O kutsal asker kaçağı Yunus'u balinanın yutması gibi. Istırap gövdesinin ortasında bir yerde, derinlerde, zehirli bir şimşek gibi çakıyordu. Bu geceye kadar o yerde büyümekte olan yeni bir şeyin sessiz varlığı vardı. O ana dek böylesine bir acı varolmamıştı. Ya da böyle bir şeyi anımsamıyordu. Hatta on üç yaşında bisikletle dolaşırken bir çukurdan kaçmak için didonu çevirdiği ve kafasını asfalta vurduğunda bile böyle bir acı duymamıştı. Kafasındaki yara tam on üç dikiş boyundaydi hem de. O olaydan hatırladığı sadece ışıltılı, ani bir acıydı. Bunu yıldızlarla dolu bir karanlık izlemişti. Aslında kısa bir süre bayılmıştı, ama o can acısı şimdiki ıstıraba hiç benzemiyordu. Bu müthiş acıya. Karnına dayadığı elinin altındaki şey de ete benzemiyordu artık. Sanki karnındaki bir fermuarı açmış ve canlı bebeğinin yerine kızgın bir kaya parçası yerleştirmişlerdi. Tanrım, diye düşündü. Lütfen. Bebeğime bir şey olmasın. Ama şimdi, sonunda biraz daha rahatlıkla solumaya başlarken bebeğinin durumunun hiç de iyi olmadığını anladı. Bir kadın dört aylık hamileyken bebeği kendisinden çok annesinin bir parçası gibiydi. Ve sen, saçların terli yanaklarına tel tel yapışmış bir halde köşede oturu-yorsan ve sana sanki sıcak bir kayayı yutmuşun gibi geliyorsa... Bir şey bacaklarının içine kaygan ve uğursuz öpücükler konduruyordu. «Hayır,» diye fısıldadı. «Hayır! Ah, sevgili Tanrım, hayır. Ulu Tanrım, güzel Tanrım, sevgili Tanrım, hayır.» 



Googlede Paylaş

Yorum Gönder

 
Copyright © 2011. PDF KİTAP ARŞİVİ - All Rights Reserved
Templates: Mais Template