BOYUT : 0,9 MB
Brown, Silahşoru beş saat sonra uyandırdı. Hava kararmıştı. İçeriyi sadece küllenmiş korların kiraz rengi donuk ışıkları
aydınlatıyordu.
Brown, «Katırın öldü,» diye haber verdi. «Ve yemek hazır.»
«Nasıl?»
Brown omzunu silkti. «Kızarmış ve haşlanmış. Başka nasıl olacak? Fazla titiz insanlardan mısın sen?»
«Hayır. Ben katırı kastettim.»
«Düşüp öldü işte. Galiba yaşlıydı.» Brown bir an durdu, sonra da özür dilercesine ekledi. «Zoltan katırın gözlerini
yedi.»
«Ya?» Silahşor, bunu tahmin etmeliydim, diye düşündü. Sonra da, «Zararı yok,» dedi.
Masa görevi yapan battaniyenin başına geçtikleri zaman Brown, Silahşoru yine şaşırttı. Tanrıdan kısaca onları
kutsamasını istedi. «Yağmur, sağlık, ruhumuzun gelişmesini lütfet.»
Brown sıcak üç mısırı önündeki tabağa koyarken Silahşor ona, «Ölümden sonra hayat olduğuna inanıyor musun?» diye
sordu.
Brown başını salladı. «Evet. Bence ölümden sonraki hayat bu işte.»

Yorum Gönder