BOYUT : 2,4 MB
Blaine, "BELKİ DE BİZİ BURADA RAYDAN ÇIKARMAM İYİ OLUR," dedi. Sesi düşünceliydi. Ama silahşor
bunun derin, kaynayan bir öfkeyi gizlediğini sezdi.
Kayıtsızca, "Evet, belki iyi olur," dedi.
Eddie'nin yüzünde endişeli bir ifade belirmişti. Dudaklarını oynatarak usulca, "Sen ne YAPIYORSUN," dedi. Roland
ona aldırmadı. Blaine'le uğraşıyor, onun ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Blaine, "SEN KABA VE KİBİRLİSİN," dedi. "BUNLAR SANA İLGİNÇ ÖZELLİKLER GİBİ GELEBİLİR. AMA
BANA GELMİYOR."
"Ah, ben bundan daha da kaba davranabilirim."
Kollarını kavuşturmuş olan Gilead'lı Roland ellerini açarak ağır ağır ayağa kalktı. Bacaklarını açmış sanki boşlukta
duruyordu. Sağ elini beline dayamış, soluyla tabancasının sandal ağacından yapılmış kabzasını kavramıştı. Daha önce
pek çok defa yaptığı gibi duruyordu. Unutulmuş yüz kasabanın tozlu sokaklarında, yirmi kadar kayalık dar vadideki
öldürme bölgelerinde, acı bira ve bayat kızarmış yemek kokan sayısız karanlık meyhanede durduğu gibi. Bu da yine
boş bir sokaktaki başka bir karşılaşmaydı. Hepsi bu kadar. Ama bu kadarı da yeterliydi. Bu khef, ka ve ka-tet'di. Her
zaman bir karşılaşma vardı. Yaşamının temel gerçeğiydi bu. Kendi ka'sının üzerinde döndüğü eksen. Bu kez düellonun
silahlarla değil de sözlerle yapılacak olması durumu değiştirmezdi. Yine de ölümüne bir savaş olacaktı. Havadaki ölüm
kokusu belirgin ve kesindi. Bir bataklıkta şişip patlayan leşlerin kokusu gibi. Sonra Roland her zamanki gibi o savaş
öfkesini duydu... O anda kendini artık oradaymış gibi hissetmiyordu.
"Senin saçma sapan şeyler söyleyen, boş kafalı, aptal bir makine olduğundan söz edebilirim. Senin boş bir ağaç
kovuğundaki kış rüzgârının sesi kadar aklı olan budala bir yaratık olduğunu söyleyebilirim."
"SUS!"
Roland, Blaine'e hiç aldırmadan yine o sakin sesle sözlerini sürdürdü. "Sen Eddie'nin 'zamazingo' dediği nesnesin.
Daha fazlası olsaydın, ben de daha kabalaşırdım."
"BEN BİR ALETTEN ÇOK DAHA İLERİ BİR ŞEY..."

Yorum Gönder