"Atatürk'ün yaveri Salih Bozok, şuursuzca Saray'ın merdivenlerinden
aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya
dalıp kapıyı kapattı. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu.
Sesi duyup odaya koşanlar içerde onu kanlar içinde buldular.
Tabancasından kalbine sıktığı bir kurşunla devrilmişti. "
l 993'te San Zeybek'i bu cümlelerle noktalamıştık.
O günden sonra belgeseli izleyen, kitabını okuyan hemen
herkes bana Salih Bozok'u sormaya başladı.
Atatürk'ü uğruna ölecek kadar seven bu adam kimdi?
Ne olmuştu ona? ..
Kurşunu kalbine sıktıysa daha sonra o günü nasıl anlatabilmişti?
Onlara biraz daha sabretmelerini söylüyordum. Yazıda
hatalı bir sözcük vardı:
Bozok, merdivenleri "şuursuzca" inmemişti.
Ben bu önemli ayrıntıyı belgesel yayınlandıktan sonra
Salih Bozok'un hayatta kalan tek çocuğu Muzaffer Bozok'tan
öğrenmiştim.
80 yaşındaki Muzaffer Bozok, zaman zaman yaşlanan
gözleriyle daha dün gibi hatırladığı o meşum 1938 yılını şöyle
anlatmıştı:
"Ben o yıl 17 yaşında, Galatasaray'da 10. sınıfta talebey
Yorum Gönder